Mirastan Mal Kaçırma; Miras, bir kişinin ölümü halinde, ondan geriye kalan mal varlığının yasal olarak belirlenmiş mirasçıları arasında paylaştırılması işlemidir. Bir başka deyişle, miras, ölen kişinin mal varlığının mirasçıları arasında miras payları şeklinde dağıtılmasıdır.
Miras, ölen kişinin mal varlığının mirasçıları arasında paylaştırılmasını ifade ederken, mirasçılar da ölümünden sonra miras bırakanın mal varlığını devralan kişilerdir. Mirasın paylaştırılması işlemi genellikle ölen kişinin vasiyeti olup olmadığına ve kanuni mirasçılarının varlığına göre şekillenir.
“Mirastan Mal Kaçırma” ifadesi, genellikle bir mirasın paylaşımı sırasında, miras bırakanın mal varlıklarının hileli veya adaletsiz bir şekilde saklanması veya paylaşılmaması anlamına gelir. Bu hususta bir problem yaşandığında bir miras avukatına danışmak gerekmektedir.
MİRASTAN MAL KAÇIRMA NEDİR?
Mirastan Mal Kaçırma; Bir kişi birçok sebeple mirasçılarından mal kaçırmak isteyerek bazı mirasçılarını mirasından mahrum bırakmak isteyebilir. Bir kişi mirasını yasal mirasçılardan birinin faydalanmasını istemediğinde mirastan mal kaçırma işlemine başvurabilmektedir.
Mirastan mal kaçırma, bir kişinin ölümü halinde miras hakkı olan kişilerin, yasal mirasçıların, miras bırakanın mal varlığından haksız yere mahrum bırakılmasıdır. Bu durum, genellikle miras bırakanın miras hakkı olan kişilerden saklanması veya miras varlığının başka yollarla devredilerek miras hakkı olan kişilere ulaşmasının engellenmesi şeklinde gerçekleşir. Bu durum yasalara aykırıdır ve miras hakkı olan kişilere karşı haksızlık teşkil eder.
Toplumumuzda sık görülen erkek çocukların kız çocuklarından daha üstün görülmesi mirastan mal kaçırmanın en büyük nedenlerinden biri olup özellikle kız çocuklarının mirastan mahrum bırakılması, miras bırakanın ikinci kez evlenmiş olması, bazı zayıf ve güçsüz çocukların korunması gibi düşünceler için gerçekleştirilen haksız bir işlemdir.
MİRASTAN MAL KAÇIRMA NASIL OLUR?
Bir birey yasal mirasçılarından birinin mirastan faydalanmasını istemediğinde mirastan mal kaçırma yöntemine başvurabilir. Toplumda sıklıkla rastlanan bu durum, özellikle kız çocuklarının mirastan mahrum bırakılması, miras bırakanın ikinci evliliği veya bazı zayıf ve korumasız çocukların korunması için tercih edilen bir yöntemdir.
Toplumda maalesef erkek çocukların kız çocuklarından üstün tutulması, mirastan mal kaçırmanın en büyük nedenlerinden biridir. Bir miras bırakan, mirasını belirli bir mirasçısından saklamak amacıyla üçüncü kişilerle sözleşme yaparak veya mal varlığını üçüncü kişilere devrederek mirastan mal kaçırma işlemini gerçekleştirebilir.
Bu tür işlemler, mirasçıları mirastan mahrum bırakmak için yapılan işlemler olarak adlandırılır ve “mirastan mal kaçırma” olarak adlandırılır.
Miras hukukunda mirastan mal kaçırma, yasal mirasçılara karşı hakkaniyete aykırı bir durumdur ve hukuki yaptırımlara tabi tutulabilir. Mirasçılar, mirasçı olduklarını ve haklarını kanıtlayarak, miras bırakanın mal varlığını teslim alabilirler.
Örneğin, baba, kendisine kötü muamelede bulunan oğlunun mirastan pay almasını arzu etmez ve/veya anne yıllar boyu ona özveriyle bakan kızına minnettarlığının ifadesi olarak, diğer çocuklarından daha fazla mal bırakmak isteyebilir. İşte tüm bunların sonucu olarak miras paylaşımında dengeli olmayan sonuçlar ortaya çıkar ve bir kardeş diğer kardeşten daha fazla pay sahibi olabilir.
Burada, mirastan mal kaçırma davası davacının “miras payımdan mahrum bırakıldım” iddiası ile açtığı bir davadır. Karşı tarafta ise lehine kazandırma yapılan mirasçı bulunur.
MİRASTAN MAL KAÇIRMA SUÇU
Mirastan mal kaçırma suçu, miras bırakanın vefatından önce, mirasçılarına miras paylarını haksız yere eksilterek veya mirasçı olmayan kişilere mal devrederek miras hakkını kısıtlama veya ortadan kaldırma eylemidir. Bu suç, miras hukukunu ihlal eder ve mirasçıların yasal haklarını gasp eder niteliktedir.
MİRASTAN MAL KAÇIRMA ZAMANAŞIMI
Mülkiyet hakkı (miras) ayni bir haktır. Ayni haklar zamanaşımına tabii değildir. Dolayısıyla, Mirastan mal kaçırma davaları, miras bırakanın vefatından sonra her zaman açılabilmektedir. Ancak belirtmek gerekir ki, miras bırakan hayatta iken mal kaçırma eylemi tespit edilmişse bile mirastan mal kaçırma davası açılabilmesi mümkün değildir. Bu davanın açılabilmesi için ancak miras bırakanın vefat etmiş olması gerekir. Miras bırakan vefat ettikten sonra zamanaşımına ve hak düşürücü süreye tabi olmayan mirastan mal kaçırma davaları, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na göre Asliye Hukuk Mahkemeleri görev alanına girdiğinden mirastan mal kaçırma davalarının taşınmazın bulunduğu yer yetkili Asliye Hukuk Mahkemelerinde her zaman açılabilmesi mümkündür.
Mirastan mal kaçırma işleminin gerçekleştiği miras bırakan hayatta iken bile öğrenilmiş olsa bile, mirastan mal kaçırma davası açılamaz. Miras bırakan hayatta olduğu sürece, mirasçılar mal kaçırma işlemini gerekçe göstererek dava açma hakkına sahip değillerdir. Bu durumda, mirastan mal kaçırma davası ancak miras bırakanın ölümünden sonra açılabilir.
MİRASTAN MAL KAÇIRMA DAVASI NE KADAR SÜRER?
Mirastan mal kaçırma davaları diğer hukuk davalarında olduğu gibi bilirkişi raporunun hazırlanması, keşfin yapılması ve delillerin toplanması gibi süreçler, genellikle davaya ilişkin zaman aralığını belirler. Tanık beyanlarının da bu sürecin önemli bir parçası olduğunu belirtmek gerekir bu sebeple tanıkların sayısına ve davayı uzatan duruşmanın çeşitli nedenlerle ertelenmesi hususlarına bağlı olmakla birlikte davanın ilk derece mahkemesinde 1 ile 2 yıl, istinaf ve temyiz aşamasında da en az ilk derece mahkemesindeki kadar sürebileceği hesaba katılmalıdır. Tüm bu süreçler ve işlemler göz önünde bulundurulduğunda günümüzde, mirastan mal kaçırma davasının tamamlanması genellikle ortalama 2-3 yıl sürebilmektedir.
Davanın uzun veya kısa sürmesine avukat direkt olarak etki edebilmektedir. Bu hususta davanızın kısa sürmesi için muhakkak bir miras avukatı ile çalışmanız gerekmektedir.
MİRASTAN MAL KAÇIRMA DAVASINI KİMLER AÇABİLİR?
Mirastan mal kaçırma davasında davalı olan kişinin veya kişilerin mirasçılara ait bir malvarlığını haksız bir şekilde elde ettiği iddia edilir. Bu tür bir davanın açılabilmesi için, davacıların mirasçı olmaları yeterlidir. Yasal mirasçılar, atanmış mirasçılar veya mirasçılık sıfatını kazanan herhangi bir kişi bu tür bir dava açabilir. Önemli bir nokta da, davacıların saklı paylı mirasçı olma zorunluluğunun olmamasıdır. Örneğin, bir kardeşin saklı payı olmayabilir, ancak yasal mirasçı olarak mirasın bir kısmının kaçırıldığı iddiasında bulunabilir.
Mal kaçırma iddiasına dayanan davalar genellikle malvarlığı devri işleminden sonra mirasçı sıfatını kazanan kişiler tarafından da açılabilir. Yani, malvarlığı devri gerçekleştikten sonra mirasçı olan bir kişi, devredilen malvarlığı üzerindeki mal kaçırma iddiasını ileri sürebilir ve bu doğrultuda hukuki süreci başlatabilir.
Ancak, mirası reddeden, mirastan feragat eden veya mirasçılıktan çıkarılan kişiler, mirasçı sıfatını kaybettikleri için bu tür bir dava açamazlar. Dolayısıyla, mirastan mal kaçırma davasının açılabilmesi için davacıların mirasçı sıfatına sahip olmaları gerekmektedir.
MİRASTAN MAL KAÇIRMA NEDENİYLE TAPU İPTALİ DAVASI
Miras muvazaası veya halk arasında bilinen adıyla mirastan mal kaçırma, mirasçıların haklarını kısıtlamak veya ortadan kaldırmak amacıyla miras bırakanın yaşarken bilerek ve isteyerek gerçekleştirdiği bir işlemdir. Bu işlem genellikle, miras bırakanın ölmeden önce belirlediği bir mirasçısına veya üçüncü bir kişiye taşınmazlarını devrederek diğer mirasçıları miras paylarından mahrum bırakma şeklinde gerçekleşir. Örneğin, bir baba veya anne diğer çocuklarını mirastan mahrum bırakmak için tüm mal varlığını sadece bir çocuğuna bırakabilir
Muvazaalı işlemde, genellikle işlem satış sözleşmesi gibi görünürken aslında tarafların gerçek iradesi bağış sözleşmesi yapmaktır. Miras bırakan, gerçekte bağışlamak istediği malı tapuda satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi gibi göstererek muvazaa yapar (yani mirastan mal kaçırma işlemi gerçekleştirilir). Bu tür işlemler arasında ölünceye kadar bakma sözleşmesi ve takas sözleşmesi de muvazaalı işlem olarak kabul edilir.
Özellikle köylerde, miras bırakanlar kızlarını mirastan mahrum bırakmak için mal varlıklarını genellikle erkek çocuklarına devrederler. Ancak, anne veya baba vefat ettikten sonra mirastan mahrum bırakılan mirasçıların “tapu iptali ve tescili davası” açma hakkı bulunmaktadır. Bu dava ile mirastan hakları gasp edilen mirasçılar, haklarını mahkeme yoluyla geri alabilirler.
MİRASTAN MAL KAÇIRMA NASIL İSPATLANIR?
Miras bırakanın irade ve amacının net bir şekilde belirlenmesi önemlidir ve bu, genellikle kolay bir süreç değildir. Miras bırakanın gerçek irade ve amacını ortaya çıkarmak için çeşitli delil ve olguların bir araya getirilmesi gerekmektedir. Bu süreçte, somut olayın kendine özgü koşulları göz önünde bulundurularak, kullanılan delil ve olguların titizlikle değerlendirilmesi ve yorumlanması gerekmektedir. Bu nedenle, miras bırakanın irade ve amacının belirlenmesi, dava sürecinde önemli bir rol oynar ve doğru sonuca ulaşabilmek için detaylı bir inceleme gerektirir.
Miras bırakanın sağlığında tüm mirasçılarıyla olan ilişkileri, maddi durumu ve paraya ihtiyacı olup olmadığı, lehine tasarruf edilenin alım gücü, sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin olup olmadığı, olayların olağan akışı, tapuda gösterilen bedel ile devir tarihindeki gerçek değer arasındaki fark gibi hususlar yer almaktadır. Bu kapsamda, miras bırakanın irade ve amacının belirlenebilmesi için tüm faktörlerin araştırılması ve birlikte değerlendirilmesi gerekmektedir.
Miras bırakan tarafından yapılan temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunun ispatı konusunda ise;
4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun İspat Kuralları Başlıklı 6 Maddesi;
“Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.”
4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun İspat Yükü Başlıklı 512 Maddesi;
“Mirasçılıktan çıkarma, miras bırakan ancak buna ilişkin tasarrufunda çıkarma sebebini belirtmişse geçerlidir.
Mirasçılıktan çıkarılan kimse itiraz ederse, belirtilen sebebin varlığını ispat, çıkarmadan yararlanan mirasçıya veya vasiyet alacaklısına düşer.
Sebebin varlığı ispat edilememiş veya çıkarma sebebi tasarrufta belirtilmemişse tasarruf, mirasçının saklı payı dışında yerine getirilir; ancak, miras bırakan bu tasarrufu çıkarma sebebi hakkında düştüğü açık bir yanılma yüzünden yapmışsa, çıkarma geçersiz olur.”
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun İspat Yükü başlıklı 190. Maddesi;
“İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.”
Şeklinde olup yukarıdaki kanun maddeleri uyarınca bu husustaki ispat yükü, mirastan mal kaçırma davası açan davacıya aittir.
MİRASTAN MAL KAÇIRMA CEZASI
Mirastan mal kaçırmanın tespit edilmesi durumunda, mirasçılara haklarının iadesi yapılır ve miras bırakanın malvarlığından pay almaları sağlanır.
Mirastan mal kaçırma davalarında, mal kaçırma işlemine konu olan tüm resmi işlemler hukuksal olarak geçersiz hale gelir. Yani, miras bırakanın mirasçılarından mal kaçırmak için yaptığı tapu devirleri veya diğer hukuki işlemler iptal edilir ve mirasçılara hakları olan miras payları iade edilir. Bu şekilde, mirastan mal kaçırma eyleminin önlenmesi ve mirasçıların haklarının korunması amaçlanır.
MİRASTAN MAL KAÇIRMA NASIL ENGELLENİR
Miras bırakanın yaşarken malvarlığı üzerinde tasarrufta bulunma hakkı, genel olarak hukuki bir ilkedir. Ancak, bu tasarruflar yapılırken mirasçıların saklı paylarının korunması esastır. Yani, miras bırakan istediği gibi tasarrufta bulunabilir ancak mirasçıların yasal haklarını ihlal etmemelidir. Bu nedenle, miras bırakanın sağlığında akıl hastalığı gibi durumlar varsa ve bu durumlar malvarlığını korumayı gerektiriyorsa, mahkemeye başvurularak miras bırakanın malvarlığını korumak amacıyla tedbirler alınabilir.
Ayrıca, mirasçılar arasında miras paylarına uygun bir denkleştirme yapılması, gelecekte mal kaçırmaya dayalı iddiaların önüne geçebilir. Bu denkleştirmeler, miras paylarının adil bir şekilde dağıtılmasını sağlayabilir ve mal kaçırma iddialarının ortaya çıkmasını engelleyebilir. Dolayısıyla, miras bırakanın malvarlığı üzerinde yapacağı tasarrufların, mirasçıların haklarına uygun şekilde gerçekleştirilmesi önem taşır.
MİRASTAN MAL KAÇIRMA İDDİASINA İLİŞKİN YARGITAY KARARLARI
Yargıtay Kararı – 1. HD., E. 2008/4160 K. 2008/6148 T. 14.5.2008
“Davacılar, miras bırakanları İ.. H..K.’ın 5439 ada 9 parsel sayılı taşınmazdaki 5 nolu bağımsız bölümü davalı kızına satış suretiyle temlik ettiğini, yapılan temlikin mirastan mal kaçırmak amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek davalı adına olan kaydın iptali ile muris adına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı, miras bırakanın ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla çekişme konusu taşınmazı kendisine satış yoluyla temlik ettiğini, mirastan mal kaçırma amacı taşımadığını belirtip davanın reddini savunmuştur.
Davanın kabulüne ilişkin kararın temyizi üzerine Dairece “… davacıların payı oranında davanın kabul edilmesi gerektiği” gerekçesi ile bozulmuş olup, mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda, miras bırakanın yaptığı temliki işlemin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesi ile davacıların payları oranında davanın kabulüne karar verilmiştir.”
Yargıtay Kararı – 1. HD., E. 2015/12822 K. 2016/3198 T. 17.3.2016
“Davacı, mirasbırakan eşi ‘ın, 1009 parsel sayılı taşınmazdaki 10 nolu bağımsız bölümünü davalıya satış suretiyle devrettiğini, temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, yasal miras payı oranında tapu iptal ve tescile karar verilmesini istemiştir.
Davalı, iddiaların doğru olmadığını, işlemin gerçek satış olduğunu, belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi …’nun raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
-KARAR-
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle, … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2006/96E., 2010/497K., sayılı kararının eldeki dava bakımından kesin hüküm teşkil etmeyeceği, murisin yaptığı temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu belirlenmek suretiyle yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığına göre; davalıların temyiz itirazı yerinde değildir. Reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı 2.561,50 TL. bakiye onama harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, 17.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”
Şeklinde ve
Yargıtay Kararı – 1. HD., E. 2016/354 K. 2016/4594 T. 14.4.2016
“Davalılar, miras bırakanlarının ölüme bağlı tasarruflar yaptığını, hatta bazı parseller için para ödendiğini, davacının babası Hüseyin’in temlik tarihlerinde iflas ettiğini ve hakkında icra takipleri yapıldığını, ona verilecek parsellerin satılıp parasının verildiğini, dava konusu yerlerin on mislinin satılıp parasının davacının babasına verildiğini, yine davacının babasının kanser olması sebebi ile … borçlarının ödenip emekli edildiğini, mirastan mal kaçırmanın sözkonusu olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, çekişmeye konu 230 ada 149 parseldeki 9 ve 14 nolu bağımsız bölümler yönünden davanın feragat sebebi ile reddine, diğer dava konusu taşınmazların davalı …’e temlikinin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.”
Yargıtay Kararı – 1. HD., E. 2022/6361 K. 2023/2594 T. 16.5.2023
“Asıl ve birleştirilen davada davacılar, mirasbırakan …’nın 2425 ada 4 parsel sayılı taşınmazdaki 10 no.lu bağımsız bölümün çıplak mülkiyetini 18.03.2009 tarihinde satış suretiyle torunu olan davalı … ’a devrettiğini, temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek tapu kaydının iptali ile mirasbırakan … mirasçılarının miras payları oranında adlarına tescil ile karar verilmesini, ayrıca asıl davada, davalının 6100 sayılı HMK madde 329/1-2’ye göre vekalet ücretini ödemeye ve 5.000,00 TL disiplin cezasına mahkum edilmesini istemişler, asıl davada 17.09.2015 tarihli dilekçe ile taleplerini miras payı oranında iptal tescil şeklinde daraltmışlar, davacı …’in yargılama sırasında ölümü ile mirasçılarının davaya dahili sağlanmıştır
…
2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 03.12.2015 tarihli ve 2013/429 E., 2015/618 K. sayılı kararıyla; temlikin muvazaalı olduğu gerekçesiyle asıl davanın kısmen kabulüne, birleştirilen davanın kabulüne karar verilmiştir.”
Şeklinde hükümler hazidir.
YAZAN; AV. ŞERİFCAN BADILLI ve STJ. AV. ÖYKÜ İNAL